Sonucu Daralt
Kategori
Yayıncı Kategori
Etiketler
Yayıncı
(x)Şule Yayınları
Fiyat Aralığı
Eser Sahibi
Sıralama : Göster :
Toplam 551 kayıt bulunmuştur Gösterilen 80-100 / Aktif Sayfa : 5
“Bu notlar ve yazarı tümüyle hayal ürünüdür. Bununla birlikte, etrafımıza şöyle bir baktığımızda, bu notların yazarı gibi olanların aramızda yaşamasının yalnızca mümkün değil, aynı zamanda gerekli olduğunu kabul ederiz. Ben, yalnızca yakın bir geçmişin sıkça rastlanılan tiplerinden birini okuyucularıma tanıtmak istedim. Bu tip, hâlâ yaşamakta olan bir kuşağın temsilcisidir. “Yeraltı” adını taşıyan bu bölümde, bu kişi kendisini ve düşüncelerini anlatırken, toplumumuzda neden bulunduğunu, bulunmasının niçin k
35 TL.
Tükendi
Gençlerin en büyük problemi nedir? Herkesin onları problemli görmek gibi bir yaklaşıma sahip olması. Gençler her geçen gün kötüye mi gidiyor? Hiç sanmıyorum. Aksine, gençlik kötülükle mücadele edecek enerjiye sahip olmanın adıdır. Gençlerden neden bilge çıkmıyor? Bilgelik kontenjanı yaşla sınırlı ve bir türlü ihtiyarlardan fırsat kalmadığı için olsa gerektir. Gençlerin hızla ateizme ve deizme kaydığı doğru mudur? İzimler içerisinde gençlerin en çok kaydığı atletizm ve turizmdir. Genç işsizler hakkında ne di
170 TL.
Tarih bu bahçede donmuş, köy tuvaleti internet devrimine ve iki binli yıllara inat, bize antik çağların esintisini getiriyordu. Romalıların helalarıyla bu tahta kutunun arasındaki en önemli fark, onların bu işi otuz kırk kişi birlikte oturarak ve karşılıklı muhabbet ederek yapmasıydı. Bizimkinde etrafına tahtadan duvar çevirdiklerinden derdinizle yalnız baş etmek zorundaydınız. Romalılarınki geceleri korkutucu olmuyordu herhâlde, ne de olsa her şey birlik beraberlik içinde gerçekleşiyordu. Burada, hafazanal
90 TL.
Demek ki denize çok yakındım. Bunu duyunca daha bir gayretle yüzmeye başladım. Yüzdükçe içim açılıyordu. Irmağın akışı daha da hızlanmıştı. Yüzdüm, yüzdüm, bir de baktım ki karşımda masmavi deniz. Annem benim gibi yeşil miydi yoksa deniz gibi mavi mi? Ne renk olursa olsun onu gördüğüm anda tanıyacağımı biliyordum. Çocukken başlar eve olan sevgimiz. Güvenli olandır ev. Dünyayı keşfetmek için ilk adımlarımızı attığımız yerdir. Bir isimle yola çıkar, sayısız hikâyeyle geri döneriz. Eve Dönen Masallar, çocukluğ
80 TL.
Tanıtım Metni: Susmadığın kadar yaşıyorsundur Uyandığın kadar derin uykudan Bilmediğin kadar bazı şeyleri Kim bilir belki de o son uykundur Evden kovduğun gün endişeleri Meğer herkes genç yazılmış kütüğe Herkesin verilmiş bir sözü varmış Yarı yolda kalmış, çıkmış çürüğe Anne ölür biter uyku nöbeti Zaman meğer boş beşiği sallarmış
90 TL.
Bu defa arkadan öne doğru bir slogan geldi: “Yort savul! Yort sa-vul!” Demek ki “Vareste” misyonunu tamamlamıştı. Yeni sloganın iki kelimelik olması eylemin verimliliğine işaretti. Kalabalık kendi literatürünü yaratacak kadar birlik olmuştu. Yürüyüş ritmimiz hızlanıyor, ses tonumuz kulağımı çınlatacak kadar yükseliyordu. Polis barikatını görmek, sanırım ben hariç kimseyi ürkütmedi. Bu tempoyla bir dakika içinde burun buruna gelecektik. Dudaklarımı ısırmaya başlamıştım. Beynim, orada bulunuşuma mantıklı bir
90 TL.
Ben beş erkek kardeşin ortancasıyım. Onların içerisinde tek okuyan benim. Hafızlığı bitirdikten sonra biraz daha Arapça okumak, Kur’an eğitimimi ilerletmek isteyince babama, “Ben okuyacağım!” dedim. O cevaben, “Seni okutacağım!” dedi. 1945 yılında köy halkının topladığı parayla İstanbul’a gittim. Kamyonla çıktık. Manifaturacı Hasan Efendi ile birlikte gönderdiler. İstanbul’da Kiğılılardan Hacı Fahri Kiğılı’nın iaşesini sağladığı Kur’an Kursu’nda kaldık. Bir ömrü, Kur’ân okumak, hıfz etmek; onu öğret
45 TL.
Tükendi
Hiç düşündünüz mü? Anne ve babanızdan ikisi veya biri olmasaydı ya da içlerinden biri, bir başkasıyla evlenmiş olsaydı dünyaya gelmeyecektiniz. Buna göre sizin varlığınız, anne ve baba olarak iki kişiye bağlı. Ama annenizin de bir annesi ve bir babası olduğu gibi, babanızın da bir anne ve bir babaya sahip olduğu gerçeği karşısında, sizin doğumunuzda rolü olan kişilerin sayısı şimdi dörde yükselmiş oldu. Yani iki büyükbaba ile iki büyük annenin, annenizle babanızın doğumlarında söz sahibi olduğu ortaya çıkmı
190 TL.
Aslen Manisalı, ikameten Üsküdarlı olan Seyyid Hasan Rıza Efendi hâfız, imam, müderris, hattat, şair, hânende olarak çok yönlü bir şahsiyettir. “Said Paşa İmamı” ünvanıyla XIX. asrın en meşhur mevlidhanı, yakaladığı şöhrete rağmen yaklaşık seksen yıllık ömrünü mütevazı bir derviş olarak geçirmiştir. Rufaiyye-Marifiyye müntesibi olan Hasan Rıza Efendi, Üsküdar Sandıkçı Dergâhı’nın müdavimiydi. Seyyid Hasan Rıza Efendi muhteşem sesiyle Mehmed Âkif Ersoy’u da etkilemiş ve Safahat’teki Said Paşa İmamı şiirinin
300 TL.
Türkiye’nin önemli şair, yazar, düşünürleri, öğrenim hayatlarının bir bölümünü Kahramanmaraş’ta, aynı okulda geçirmiş; burada kurulan dostluklar yazı hayatlarını etkilemiş, ömürleri boyunca hem fikrî hem edebî hem de fiziki olarak yan yana durmalarına vesile olmuştur. Özellikle Erdem Bayazıt’ın hayatını merkeze alarak Yedi Güzel Adam’ın pek çok yönünü ele almaktadır bu çalışma. Erdem Bayazıt’ın yakın arkadaşları olan Cahit Zarifoğlu, Rasim ve Alâeddin Özdenören, Mehmet Akif İnan gibi isimlerle olan dostlukl
230 TL.
Sen yürürken pek çok şeyden vazgeçerdik. Kahvaltıdan, çiçeklerden ve kitaplardan vazgeçerdik. 70’lere doğru akardı tüm müzikler. Çam ormanlarına soğuk yağmurlar yağardı, balkonlar üşürdü. Yürümekten vazgeçerdik. Sen yürürken ay ışığı her yerde bulurdu bizi. Sen yürürken dudaklarımız kilitlenirdi. Bir müddet susardı otomobiller. Kırmızıları parlardı trafik ışıklarının. Sokaklardan vazgeçerdik, şehirlerden vazgeçerdik, yaşamaktan vazgeçerdik. Sen yürürken kaldırımdan sayfalara sıçrardı adımların, sayfalarıma.
150 TL.
Dünyayı alt üst ederek yükselir annem. Şakırdayan kolyeleri ve kınalı elleriyle geldiği her gece, o köşeden, bir duman gibi yükselir. Odama sığmayıp açık pencereden usulca dışarı sızar, geceye dağılır ve yıldızlardan bana ulaşır yumuşak sesi. Parmaklarımla tutmaya çalışırım etek uçlarını, çocukken çekiştirdiğim. Her seferinde ince uzun ellerim havada kalır. Benim annem, parmaklarımın arasından geçip giden bir boşluk. Sıradan gibi görünen hâllerimize metafizik bir boyuttan bakan, duyarlıklı bir yaklaşımla ka
90 TL.
Epeyce yol kat ettikten sonra bir anda durdu. Dikkatlice etrafındaki her şeyi gözden geçirdi. Derin bir soluk aldı ve kararını verdi. “Denemeden kendime kızmaya hakkım yok!” diyerek gözünü iyice kararttı ve arkadaşlarına fark ettirmeden usulca onlardan ayrıldı. Rotasının dışındaki bu yoldan ilerlerken kendi başına bir şey yapmanın heyecanının yanında içindeki korkuyu da hafifçe hissetti. Bilmediği yollarda, nereye gittiğini düşünmeden yürüdü bir süre. Bu arada güneş, ışıklarını ve sıcaklığını yavaş yavaş bü
120 TL.
Yüzebileyim diye beni denize attı Tanrı Yanımda durur uzakta Hayal meyal gemi Gitmek varmak için hayvanların kaçışına Yeryüzünün yükseğinde, öylece Keskin metruk ruhum için Buğulu bir son perde Arzum işlenmiş bir öfkedir Adına sayıklama denince Mümkün ya da değil, her şey söylenebilir
80 TL.
Hepsi (Bütün gün Bourton’u, Peter’i, Sally’yi düşünmüştü.) yaşlanacaktı. Oysa önemli bir şey vardı, Clarissa’nın hayatında gevezeliğe boğulan, çirkinleşen, karanlığa gömülen, gün geçtikçe soysuzlaşan, yalan dolana karışan bir şey. İşte o genç adam bu önemli şeyi korumuştu. Ölüm bir meydan okuyuştu. Ölüm iletişim kurma çabasıydı, insanlar gizemli bir şekilde ellerinden kaçan öze ulaşamayacaklarını hissediyorlardı, yakınlık uzağa çekilmişti; daha az kendinden geçiyordu insan, daha çok yalnız kalıyordu. Ö
120 TL.
Kalbimde aylardır duymadığım bir hafiflik duydum. Hep günahlarının bağışlanmasını dilemiştim. İçimdeki ferahlıktan anladım, günahı bağışlanan bendim. Avluya dolan sabah rüzgârının tadı başkaydı. Uyandığımda öfkem, karyolamdan seyrettiğim dağların zirvesinde kalmıştı. Evden çıkıp yarım dünya şeklindeki gökkuşağının altından geçtim. Önceki sefer yarısından döndüğüm yol, bu kez bana uzun geldi. Üzerinde adının yazılı olduğu sade bir taşın kenarında bir saat, iki saat, üç saat kaldım. Şimdi hayattayken ara
90 TL.
İftar vakti salardı beni mahalleye, hadi uyandır milleti diye. Sobada ekmek olurdu, yetişkin sabrıyla hep onun kazandığı, benimse hep küplere binip sonunda ağladığım “Pişti, pişmedi” oyunu oynardık. Dünya da bir oyun yeri değil mi? Oyalanıyor bir süre, er geç göçüyor gelen. Genç yaşta, kemik erimesinden öldü Zarife yengem. Hepimizin gözü önünde kar gibi eridi gitti günden güne. Sonu bahara değil, kışa çıkan bir erimeydi bu. Amcam için eridi yengem, benim için eridi; ama en çok üç, beş ve altı yaşlarınd
80 TL.
O gün Missisippi Nehri’nde yüzen kuğular gibi Broadway’de şölen havasında akıp giden gala kıyafetli insanları, o ışıltılı yüzleri, parlak ipekli kumaştan kıyafetler giymiş kişileri hatırladım; onları solgun yüzlü kâtibimle kıyasladım ve kendi kendime, ah, dedim, mutluluk ışıkla oynaştığı için biz de dünyanın neşeli bir yer olduğunu zannediyoruz; oysa sefalet uzaklarda, kuytu köşelerde saklanıyor, biz de hiçbir yerde sefalet yok sanıyoruz. Hiç şüphesiz hasta ve sersem bir aklın vehimlerinden başka bir ş
50 TL.
Büyüyünce hangi özelliğinizin sizi terk etmemesini isterdiniz? Sevimlilik, neşeli olmak, haylazlık… Oyunlar bizi terk etmiyor. Kar yine çocukluğumuzdaki gibi yağıyor, salıncaklar hâlâ eğlenceli. Çocukluğunun izleri ve oyunları peşini bırakmamış bir yetişkinin neşeli hikâyesi Küçük Gölge’de.
80 TL.
demiri öğretirler adama, demire su içirmeyi, sen kılıcı seç usta diyecekler inanma her usta yüz çerağ taşır göğsünde
150 TL.
Sıralama : Göster :
Toplam 551 kayıt bulunmuştur Gösterilen 80-100 / Aktif Sayfa : 5