Sonucu Daralt
Kategori
Yayıncı Kategori
Etiketler
Yayıncı
(x)Şule Yayınları
Fiyat Aralığı
Eser Sahibi
Sıralama : Göster :
Toplam 551 kayıt bulunmuştur Gösterilen 20-40 / Aktif Sayfa : 2
Ben âşığın ömrünü ikiye ayırıyorum kırkından öncesi kırkından sonrası. Kırkından öncesini kâle almayanlar bilsin ki köksüz fide olmaz. Say ki toprağa bir tohum atıldı, filizlenip topraktan başını çıkarmadığı sürece onu yok sayar, toprağını çiğner geçerler, boy verecek palazlanacak ki onu bir şeye tutsunlar. Veysel’in tohumdan farkı ne, yok bence. Tohum toprağını sevmezse toprak tohuma sarılmaz, kökü cılız fideden bir halt çıkmaz, sel, yağmur, rüzgâr savurur atar. Âşık öyle toprak meraklısı ki sök sökebilirs
150 TL.
“Cesedimin gömüleceği bir ağaç gölgeliği bile bulunmaz burada, kanımın süzülüp aktığı kaldırım taşları yüzünü buruşturacak, bir kova su dökecekler oraya, izime bile tahammülü kalmayacak kimsenin. Kocaman dünyada işgal edeceğim yere sığmam için kolumu önceden kesmişlerdi zaten. Sonunda bedenim de temizlendi. Oysa herkes incinirdi biraz eli havada kalınca, bu yüzden kimseye elimi uzatmadım. Sıkılmış bir elim olması yetmişti, fazlası zaten bana göre değildi. Bir isim, bir rakam, bir eşya, bir nefes, bir sözle
100 TL.
Bu yolda bir Osmanlı subayı için İstanbul, Edirne ya da Arabistan çölleri fark etmemeli, vazife neredeyse el’an orada bulunmalıdır, öyle değil mi? Cenâb-ı Allah, Peygamber Efendimiz’e hizmeti nasib etti bize. Hicaz’a, Mekke’ye, Medine’ye giden yola, çölün yüzüne demirden, çelikten bir hat çizeceğiz. Ümmet-i Muhammed zahmetsizce su gibi akacak mukaddes beldelere. Devletin eli kolayca erişecek topraklarının her bir parçasına, uzak köşeler payitahta yaklaşacak. Bundan ulvî bir vazife olur mu? İnsan bunun için
150 TL.
“Dedi ki götür beni aya aya aya,” radyo son ses çalıyor, araba süratini artırıyordu. Radyo Kafa direksiyonu sıkı sıkı tutarken, Bayan Dudak avucundaki taşı hiç bırakmadı. Araba o kadar hızlanmıştı ki etrafa baktıklarında görebildikleri tek şey renk cümbüşü oldu. Görüntüler birbirine karışmış, arabayı yutan gizli bir tünel oluşturmuştu. Bu kez korkusuzca atmosfer katmanlarını geçtiler. Gökdelenlerin arasından süzülerek parktaki bir ağacın hemen yanına sert bir iniş yaptılar. Radyo Kafa ağaca çarpmamak için d
100 TL.
Yeryüzünde değil burada göreceksin Mucizenin en büyüğünü ey Cumhuriyet Şairi. Süper hızlı trenlere inanır gibi uçaklara İnanır gibi asfaltlara inanır gibi inanıyorum çünkü sana. Göğsümden çünkü söküp attın cevşenimi Delilik Bahçesi’nden şaşkınlığımı söküp attın. Bir bir belledim seninle: Apaçık Türkiyelidir Pir Sultan, III. Selim bürokrat En büyük pişmanı İlhan Berk’tir Türkçenin Gibi şeyleri bir bir seninle belledim biliyorsun Biliyorsun kana ekmek doğramak İntihar değildir Dönülmez bir ülkede ve kesinkes!
80 TL.
Uzun zaman sonra bütün aile fertleri yeniden bir araya geldik. Kimseden çıt çıkmadı. İlk konuşan olmak zordu. Hepimiz bu sorumluluğu bir başkasının almasını ve iki yılda birbirine yabancılaşan bu ailenin yeniden kaynaşmasını bekledik. Sohbeti başlatma görevinin bana düştüğünü biliyordum. Söyleyeceğim ilk cümle aramızda geçecek olan konuşmanın gidişatını belirleyeceğinden önemliydi. Ağzımdan çıkacak kelimeleri seçmeye çalışırken çorbayı unuttuğumu fark ettim. Soğuk Çorba’daki öyküler, hayal kırıklıklarından,
100 TL.
Bugün itibariyle, kendi sanat ortamımız açısından baktığımızda -sanat içindeki aslan payı hiç değişmeden süren- edebiyatın konusu olarak tartışıla duran kurgunun (Arapçası: İhtira’), her ne kadar Batı’dan ithal bir Kutsal Kase’ye dönüşecekmiş gibi görünse de; nazariyat, eleştiri ve edebî inceleme esaslı olarak X. yüzyıldan beri kendi âlim ve bilim adamlarımızca bir hakikat olarak işlenmesi, bu konuda Batılıların düştüğü kimi tuzaklardan, bizim bugün de korunmamızı sağlamaktadır. Günümüz Türk edebiyatı eserl
100 TL.
Bosna’daki bazı askerler ve köylülerin bizzat tanıklık edip bize anlattığına göre bazı Avrupalı yabancılar, helikopterlerle Bosna kırsalına geliyordu. Gelişmiş silahlarla helikopterden inerek orada günlerce pusuya yatıyorlardı. Bunu gören herkes korkuya kapılmıştı. Zira bu yabancılar, insanların köyün dışına veya köyü çevreleyen ağaçlık alana çıkmasını bekliyorlardı. Zaten normalde burada kadınlar ve yaşlı erkekler yemek pişirmek, ısınmak için odun toplamaya çıkıyordu. Bu sırada o yabancılar oraya gelen kim
200 TL.
Hemşire deskinin tam karşısındaki odamıza sertçe daldım. Cezam neyse razıyım, asacaksanız asın, kesecekseniz kesin, her ne halt olacaksa olsun artık demekti bu. Ah aptal, yediği nanenin farkında olan insan ezikliğiyle girsene içeriye. Çocukluğumdan beri annemin, haritamı çıkarır gibi detaycı ve ters bakışı çarpıntı yapmıştır bende. Boğazımda mısır koçanı varmış gibi yutkunup babamı kaldırmasına yardım ettim. O karısının aksine olgun bir gülümsemeyle baktı yüzüme. Yapma şunu be adam, bana öyle bakma. Leyla P
90 TL.
Gecenin ortasında bir ayak sesi. Gündüz olsa sadece bir ayak sesi ama gecenin tam ortasında olunca çok farklı anlamlara ve çağrışımlara açık bir tıkırtı bu. Topuğun yere her değişindeki ürperti, bir yatakta bağlı kalmışım da elim kolum hareket etmez bir hâldeyken tepemden tam alnımın ortasına düşen damlanın tedirginliği. Düşmesini beklerken, ne zaman düşecek derken ansızın tam alnımın ortasına düşen bir “pıt!” Mustafa Uçurum düz yazılarına şiiri taşıyan bir şair. Bu yüzden hep tekrar eden seslerin peşindedi
160 TL.
Dede Korkut, tarihin tozlarını üzerinden silkeleyerek seni bulmaya geldi. Yolculuğu uzun, anlatacakları çok. Tabii tek başına gelmedi. Boğaçhan, Bamsı Beyrek, Tepegöz, Salur Kazan ve Deli Dumrul onu yalnız bırakmadı bu macerasında. Dinlemeye hazır mısın?
90 TL.
Tükendi
Uzun bir müddet görmedim onu. Mevsimleri devirdim. Şehirlerde deliler aradım. Hakkında düşünmeyi bırakmıştım. Çünkü Mustafalar karışmıştı zihnimde. Sonra bir ağacın altında rastladım ona, değneğini yanına uzatmış, ayaklarını güneşe vermiş, benleriyle uyumaktaydı. Dünyada en aptalca şey akıllı olmak, dedim onu görünce. Kaç kişi bir ağacın gölgesinde korkusuzca uyuyabilir? Doğar doğmaz, akıllı yavrum, diye sevilenler sıradan şeyleri yapmayı, diğerlerine benzemeyi istemezler. Koştururlar biraz daha akıllı olma
90 TL.
Ay, hâlâ bütün cömertliğiyle yolumu aydınlatıyor. Ve sonra nefesimin kesildiğini hissediyorum heyecandan. Çünkü orada, işte tam karşımda! Ürkütmemeye çalışarak El’e yaklaşıyorum. Bir tül gibi salınıyor rüzgârda. Üzerinde kimliğini belli edecek tek bir iz yok. Duaya açılmış gibi göğe bakıyor. Neden sonra beni fark edip, “O!” diyor. “Kendini yok etti! Geriye sadece ben kaldım!” Bir an şaşkınlıktan ne diyeceğimi bilemiyorum. Ama o, umursamıyor ve tekrar göğe dönüyor. Şaşkınlığım geçince “Demek onu tanıyordun!”
90 TL.
Beni oraya getiren güç umurumda değildi. Yok olup gittikten sonra ardımdan yaşanacaklar beni hiç mi hiç ilgilendirmiyordu. Bir okul, bir kütüphane, bir tiyatro salonu, hayaleti olmadan da ayakta kalabilirdi elbette. Ama bir hastane bensiz ne yapacaktı! Hayır, hayır. Kendimi vazgeçilmez bulmuyordum, sadece evi gerçekten ev yapanın “anne” olduğunu bilmek gibi bir şeydi bu. Burayı, bu hastaneyi, bunca zamandır bir yuvaya çeviren bendim. Çünkü sizler, ben incecik kıymıklarımı batırmadan anlamıyordunuz hayatını
90 TL.
Türk öykücülüğü üzerine her yönüyle öykünün izini, öykü tarihini, kaynaklarını takip etmek isteyenler için hazırlanmış en kapsamlı çalışmalardan biri elinizde. Uzun yıllar yayımladığı dergiler, yönettiği yayınevi ve bizzat eserleriyle edebiyat, özelde de Türk öykü dünyasının içinde bulunuyor oluşuyla, öykünün en detaylı fotoğrafını çekiyor Hüseyin Su. Tanzimat’tan itibaren edebiyatımıza giren modern öykünün tarihî seyri içinde pek çok yazar, kuramcı, eleştirmen modern öykünün tanımına, sorunlarına, çöz
280 TL.
Yaşlılar, gençler, kadınlar, erkekler, çocuklar hatta kundaklarına sarılı bebeklerden oluşuyordu bu esrarengiz topluluk. Hiçbiriyle göz teması kurmadan yanlarından geçiyordum ama birilerini tanıyor muyum diye bakmaya çalışıyordum ara sıra. Reşat Ağabey’e dönüp neden toplandı bu insanlar, diye sordum korkuyla. Ezan okuyacağın için, dedi tebessüm ederek. Kafamın içinde o kadar felaket ihtimali dönüp durmuştu ki adamın yüzüne yerleşen tebessümü dahi fark etmedim. Neden, diye sordum anlamsız bir şekilde. R
350 TL.
Bu kitap, onun şiirindeki kimi unsurları değerlendirme, estetiğinin ve düşüncesinin temel noktalarını anlama çabası ile farklı zaman ve yayın organlarında yayımlanmış yazılardan oluşuyor. Yazıların değişmeyen ortak noktaları ise Karakoç’un eserine nüfuz etme çabası ile çağımızın edebiyat ve düşünce dünyasındaki yerini nesnel bir biçimde görmeye çalışmaktır. Okura belirli bir bakış açısından Karakoç’un düşüncesi, poetikası ve şiiriyle ilgili bir yaklaşımın sunulduğunu umduğum bu yazılar, onun eserinin anlaşı
90 TL.
şunu demek istiyorum; köşelerde omuzlara yüklediğiniz gürültüyle ve heyecanla ağızlarda marşlar gümüşten ordular katı ve kararlı takas ederken düşünüyorum gözlerinizde mevsim nasıl değişiyor birden benim de keyfimi kaçırıyor ölüm planlarınız uzaktan sizi izliyorum sizin de kaçırıyor elbette seçimi nasıl yaptınız?
80 TL.
kollarım geriliyor bir uca noktadan öte geçiyor ben kuytu ülkede çevreyi ölçmeye meyletmiş mutlak bilinmeli çap. uzasın kollarım pi üç alınsa da kabul geriyorum uçtan uça. değecek çepere. parmak uçlarım yetmiyor. kavrayamıyor. açılmıyor daha dokunmuyor elim başka bir ele
90 TL.
Hemen heykeli götürüp kucağına bıraktım. – Bakın doktor, bunlar size absürt geliyor olabilir. Lütfen dünyayı sadece algıladığınız kadarıyla yorumlamayı bırakın! Bu sistemin bütününe hakaret olur. Benim gibi bir sürü insan var bu evrende ve âlemler içinde âlemler var. – Kesin şu abuk sabuk lafları! Hay aksi şeytan! Nereden geldim buraya! – Akit, dedi. – Akit mi? O da ne? – Herkesin sözleşmesi vardır ama unutur. Çocukken gördüğünüz rüyaları hatırlayın, kurtardığınız bebekleri düşünün. Onları sadece rüya mı
120 TL.
Sıralama : Göster :
Toplam 551 kayıt bulunmuştur Gösterilen 20-40 / Aktif Sayfa : 2