Annem ve babam ayrıldıktan sonra hareket hâlinde olan tek kişi bendim. Kurulu bir düzen arasında gidip
gelen hep ben. Altüst olan düzenimin öncesini hatırlıyorum. Annem ve babamın yan yana olduğu vakitleri...
Sessizliğin gelip çöreklendiği zamanlardı. Biri bu sessizliği bozarsa gizliden gizliye büyüyen çığ, bir anda odaya dolardı.
Evin üstüne düşen o yıkıntı altında günlerce yaşardık. Sonra biri çığı kaldırmak için adım atardı. Kalıntılar tam erimeye
başlamışken bir rüzgâr her şeyi dondururdu. Bütün birikmişliğiyle yeni bir çığı harekete geçiren bir ses.
Tuba Karatop, ayrılmış eşlerin, yarım kalan sevgilerin, kopmaz sanılan bağların, bakılmayan pencerelerin izini
sürüyor. Bu öykülerde, azar azar birikmiş kar yığınlarını harekete geçiren bir ses var. Anlatıcının yanında değil,
öyküde görünmeyen kahramanların yanında durarak ezber bozuyor Karatop. Babaya göstermediği sevinci çiçeğe
gösteren anne, torunundan başka herkesi tanıyan anneanne, kanadı kesilen güvercinler, istenmeyen papağanlar
öykülerde kendine yer bulurken kalıntılar yavaş yavaş birikiyor, büyüyor. Kar gibi.