İlk defa bir kartal görüyordum; babaannemin kollarının arasında kel kafalı, bıçak gagalı kocaman bir hayvan.
Evet, babaannemin kolları arasındaydı ve çırpındıkça bazen kısacık bazen upuzun açılan, boyumdan büyük kanatları
vardı. Daha da fenası, ok gibi keskin koca koca pençeleri. Kafasını sağa sola çevirip babaannemi didiklemeye, sivri
tırnaklarıyla onu yaralamaya çalışıyordu. Annem ve ben, kızgın hayvanın çırpınmasını, ninemi gagalayıp pençelemeye
çalışmasını izliyorduk. İhtiyar kadın, kartalla mücadele etmekten yorgun düşüp tere batmıştı. Suratı kıpkırmızıydı.
Neval Eren Cebecik, bir vadide yaşayan insanların öykülerini anlatıyor bu ilk kitabında. Her şeye rağmen terk
etmedikleri bir dağın eteklerinde kendi hayatlarının başrolündeki insanların. Bir kuşağın hikâyelerini kesintisiz bir
duygu sağanağı altında kurguluyor yazar. Gerçeği kalbinden yakalayan bu sağanak hep birdenbire bastırıyor ve
sımsıkı tutup iliklerine kadar ıslatıyor okuru.