Mustafa ile arkadaşları birbiri ardına yaşadıkları sıra dışı olaylardan çok ama çok etkilenmişti. Bedenen ve ruhen çok yıpranmış olsalar da neşe ve heyecan dolu dakikalara pek ara verecek gibi görünmüyorlardı. Çanakkale'de kazandıkları büyük başarıdan sonra İstanbul turuna kaldıkları yerden devam ediyorlar mesela. Gezip tozuyorlar, eğlenip öğreniyorlar bu arada. Dondurma arası vermeyi de ihmal etmiyorlar elbette. Bir gün İsmail Amca çocuklara sürpriz yapıyor ve şöyle diyor: - Biraz dinlenmeniz ve kendinizi

Şirin mi şirin bir dağ köyünde yaşıyor Mustafa. O civarda Yeşildere diye tanınıyor köyleri. Yemyeşil yamaçları, tertemiz havası ve tandır ekmeği gibi sıcak kalpli insanlarıyla yaşanılası bir yer burası. Hele yaz tatili olunca değmeyin Mustafa'nın keyfine. Sürüyü önüne kattığı gibi kırlara gider, ailesine yardım eder, vaktini dolu dolu geçirirdi. Sizin de anlayacağınız üzere, romanımızın başkahramanı olan Mustafa gürül gürül akan dere, şırıl şırıl akan pınarlar ve haril harıl çalışan çiftçi amcalarıyla mutlu

Mustafa ile arkadaşlarının tarihi eser kaçakçılarıyla hesaplaşması devam ediyor. Yeşildere'de tam yakayı ele verecekken kaçmayı başaran kaçakçı, seyahat için arkadaşlarıyla beraber istanbul'a giden Mustafa'nın dikkatini çekiyor bir anda. Sizlerin de tahmin ettiği üzere şehirde kazan fokur fokur kaynıyor. Bu beklenmedik gelişme sebebiyle çocukların şehir turları kesintiye uğrasa da çeteyi takibe almak için yeni bir fırsat da ayaklarına kadar gelmiş oluyor. Bambaşka ve epeyce heyecanlı bir maceranın kapıları