Sanatı, kâinatın âhengine katılmak olarak gören Mustafa Kutlu, gören gözlerin, duyan kulakların, hisseden kalplerin Cenab-ı Hakk'ın yarattığı her şeyde bu âhengi bulabileceğini söyler. Mustafa Kutlu, sanat anlayışının dayanaklarının, ilahi kaynaktan neşet eden iki kavrama; 'hikmet ve âhenk'e indirilebileceğini belirtiyor ve bu konuda şunları söylüyor: Benim gözettiğim, bütün sanatlarda esas olan iki şey var; biri hikmet ve öteki ahenk. Hikmet muhtevayı oluşturuyor âhenk de biçimi oluşturuyor. Söylediğiniz

Her edebî türde olduğu gibi romanın da edebî/estetik olanından veya olmayanından söz edilebilir. Ancak edebî seviyesi ne olursa olsun herhangi bir romanın bir edebiyat ürünü olduğunu inkâr etmek mümkün değildir. Edebî değer noktasından bakıldığında alt sıralarda yer alan ve popüler olarak nitelenen romanlar da edebî/estetik romanlar gibi belli bir mesaj içerir. Üstelik bu romanlar edebî romanlara göre çok daha fazla insan tarafından okunur. Türk edebiyatında Tanzimat yıllarından itibaren görülmeye başlayan

Bir edebi metni okumak, anlamak, edebi metinden zevk almak; metnin kuruluşundaki incelikleri, tercihleri fark etmeyle de ilgilidir. Bu çalışmalarda hikayeciliğimize emek vermiş yüzlerce hikayeciden, birkaçı örneğinde hikayelerdeki inceliklerden, hikayeler oluşturulurken ortaya konan tercihlerden bazılarını hikaye sevenlerle de paylaşmak istedik. Bu paylaşmanın amacı; gerek sadece okur, gerek öğrenci-okur ve gerekse öğretmen-okur kimliğiyle hikaye dünyasına girenlerin bu dünyanın farklı yönlerini, incelikler