Rehberliğiyle hayatı bütünüyle kuşatan, güzelleştiren, değerli ve anlamlı hâle getiren Allah Resûlü’ne uymak her mümin için bahtiyarlıktır. Onun sözlerini özenle dinlemek, okumak, anlamak ve yaşamına aktarmak her mümin için sorumluluktur. Öyle hadisler vardır ki üzerinde düşünmeye başlayınca Kudüs’e yol bulur, Gazze'ye imkân olur. Kudüs’ün özgürlüğü ve Gazze’nin şifası uğruna emek vermek ise her mümin için şereftir. Bu kitap, âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamberimizin hadislerinden bir seçkiyi kısa

Hayat bir öğrenme sürecidir ve bu, doğumdan ölüme kadar devam edecektir. Eski kavimlerin, ümmetlerin başından geçenleri okumak, onların tecrübelerinden faydalanmak da bu sürecin bir parçasıdır. Kur’ân-ı Kerîm’de bizden binlerce yıl önce yaşamış eski toplumların anlatılması ve Peygamberimizin hadislerinde geçmişteki milletlerin başından geçen olaylara yer verilmesi konunun önemli olduğunun göstergesidir. Geçmişi bilmek ders çıkarmaktır, başkalarının yaptığı yanlışlara düşmemek ve aynı yanlışları tekrarlamama

Oruç… İnsanın kalbine, zamana ve içinde yaşadığı topluma yeniden eğilme fırsatı. Kendini tutma, nefsini terbiye etme çabası. Oruç Öyküleri, bu kadim ibadetin hayatın farklı dönemlerinde nasıl yeni anlamlar kazandığını gösteren on iki öyküden oluşuyor. Çocukluğun masum merakından gençliğin arayışlarına, yetişkinliğin yorgun nefeslerinden yaşlılığın derin tefekkürüne uzanan bu öyküler, orucun her insanın iç dünyasına nasıl ayrı bir kapı araladığını anlatıyor. Bu kitap orucu yalnızca bir ibadet olarak değil; b

Gün olur, tarih sanatla, estetikle, edebiyatla şekillenir. Zaman, mekân ve insan dile gelir. Gün olur, mazi çağları aşan yolculuğunun ardından bir edibin kaleminde yeniden hayat bulur. Erdem, adalet, cesaret, bilgelik, şahsiyete bürünür ve zamanın ötesinden kulağımıza fısıldar. Bu eserde Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemlerine iz bırakmış kahraman kadınlar, sınırları aşan hikâyeleriyle geçmişin derinliklerinden okuyucuya sesleniyorlar. Bu ses yalnızca evvel zamanın değil, geleceğin de yankısıdır. Çünkü

Doğu (Şark) Batılı ülkeler (özellikle İngiltere) için hep hâlledilmesi gereken bir ‘mesele’ olmuştur. ‘Orta’sıyla, ‘yakın’ıyla ve ‘uzak’ıyla, aslındaysa hemen her parçasıyla ‘Doğu,’ İngiltere için bir dönem genellikle ticarî nitelikli bir ilgi konusu iken bir sonraki dönemde işgal etme ya da sömürge hâline getirme meselesi haline gelmiştir. Yazarımızın seyahat yılları (1925-26) sırasında Mısır İngiliz işgali altındadır; Hindistan ise (bugünkü Pakistan, Bangladeş ve Myanmar’ı da bünyesinde bulunduruyor olar

“Olduğu gibi görünmek, göründüğü gibi olmak, onun bütün yaşayışında tam mânâsıyla gerçekleşmiş bir düsturdu. İçi dışı bir, gecesi gündüzü bir, sözü özü bir; elhasıl hayat şartlarının zorladığı, menfaat kayıtlarının cevaz verdiği bütün riyaları çiğnemiş bir adamdı. Kalbinde yalnız samimi hisler; kafasında birer mücahede ve mücadele pahasına edindiği kanaatler yaşar, gelişir ve olgunlaşırdı. Hiçbir endişe onu kanaatlerinden caydıramaz, saptıramaz, ona en cüz’î fedakârlığı kabul ettirmezdi. Fakat kanaatlerine

Bazen elindekileri paylaşmak seni daha mutlu eder. Ve paylaşmayı seçtiğinde, işte o zaman anlarsın BÖYLE DAHA GÜZEL! Dr. Mehmet Teber’in kaleminden, sıcacık bir “GÜZEL DAVRANIŞI SEÇME” hikâyesi. Minik Serçeyle birlikte sen de “paylaşmanın güzelliğini” yeniden keşfetmeye var mısın?

Bazen biri yere düşünce herkes güler, ta ki birisi yardım edene kadar. Ve yardım etmeyi seçtiğindei işte o zaman anlarsın Böyle Daha Güzel! Dr. Mehmet Teber’in kaleminden sıcacık bir ‘‘Güzel Davranışı Seçme Hikâyesi’’. Beyaz Leylekle birlikte sen de ‘‘yardım etmenin güzelliğini’’ yeniden keşfetmeye var mısın?

Allah, en küçük zerreden en büyük yıldıza kadar her şeyi bir amaçla yaratandır. Melekleri, yarattı ve onlara görevler verdi. Kuşları, kelebekleri, balıkları; çiçekleri, ağaçları yarattı ve onlara da görevler verdi. Bütün bu canlılar gibi biz insanları da yarattı ve bize de çok önemli görevler verdi. İşte biz insanların görevlerini ve mutlu bir hayat yaşamamızın kurallarını bizlere anlatan “Peygamberler” gönderdi. Peygamberlerin birbirinden ilginç ve bir o kadar etkileyici hayat hikâyeleri, tüm ı

Anadolu’nun toprakla yoğrulmuş elleri sabrın kitabını yazmış, irfanı taşlara işlemiş; bilgeliği yüzyıllar boyu sözle, töreyle, dualarla aktarmıştır. Köylünün suskunluğu, bir dervişin sükûtu; çalışkanlığı ise bir ibadetin tezahürüdür. Ne zaman ki yolumuzu kaybederiz; köy çeşmesinin başında bir ninenin duasında, tarlasında sabahı selamlayan bir çiftçinin selametinde yeniden buluruz kendimizi. Bu öyküler; o irfanın gölgesinden doğmuş, gönülden gönüle küçük bir yol arkadaşlığıdır

Annemin bir sandığı vardı Yüzeyi kuş desenli Annem ne zaman Sandığından Bir şey çıkartsa Kuş çıkacak sanırdım Kuşlu sandığın içinden Annem de kuş oldu Gitti sonra Uçtu uçtu kuş oldu Kuşlarla komşu oldu Baktıkça annemin Kuşlu sandığına Çok ağladım ardından Alacağım olsun annem Senden bana Bir dünya kuş armağan

Çocuklarımız namazın huzurunu ve maneviyatını kalplerinde hissetsin. Namaz onlar için küçüklüklerinden itibaren bir sığınak olsun.

Dede Niyazi, Manisa’nın sembol isimlerinden biri olsa da ünü Manisa sınırlarını aşmıştır. O, bu ünü Atatürk’le olan yakınlığına, usta aşçılığına ve nüktedanlığına borçludur. Çünkü Dede Niyazi’nin Atatürk’e derin saygısı ve sevgisi vardır. Dede Niyazi’nin 1945 yılında vefat etmesinden sonra oğlu Dede Mehmet baba mesleğini devam ettirmiştir. Manisalıların dilden dile anlattıkları, kulaktan kulağa fısıldanarak adeta efsane haline getirdikleri Niyazi Çeken’in, nam-ı diğer Dede Niyazi’nin kim olduğu, Atatürk’l

Elinizde tuttuğunuz kitapta, öykücü Abdullah Harmancı ile 2003’ten bu yana yapılan söyleşilerden bir seçki yer alıyor. Kitap bir taraftan, öykü türü, edebiyat tarihi, yaratıcı yazarlık notları, çocuk edebiyatına ilişkin değerlendirmeler gibi okunabilirken; öbür taraftan bir poetik metin olarak da görülebilir. Anılar, denemeler, tanıklıklar derlemesi olarak da düşünülebilir. Ay dolandı, yıllar geçti; edebiyatla dolu otuz sene geride kaldı. İşte bu otuz senenin tutanakları...

Eğer bir vatanımız varsa hayallerimiz vardır. Hayallerimizi gerçeğe çevirecek umutlarımız vardır. Umutlarımızı ekeceğimiz topraklarımız ve o topraklardan fışkıracak hikâyelerimiz vardır. Sıra dışı hayatımı ve yol hikâyelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu sadece benim değil, aynı zamanda azmin ve inancın hikâyesidir. Yorulduğunuzda, daraldığınızda, yalnız kaldığınızda, kendinizi güçsüz hissettiğinizde beni hatırlamanızı istiyorum. Her koşulda yılmadan mücadele ederken, azmin ve inancın sizi de hedefler

Bu hikâye; sadece bir hayatın anlatısı değil, bir kulun “benlik” karanlığından “biz”in aydınlığına, oradan da “O”nun sonsuz rahmetine yürüyüşünün hikâyesidir. Bu sayfalarda kendi yalnızlığınızın sesini, kendi dehlizlerinizde kaybolmuşluğunuzu ve içinizdeki o suskun çığlığı duyacaksınız. Sahip olduğunuz her şeyin bir “emanet” olduğunu hatırlayacaksınız. Ve gecenin en karanlık vaktinde yansıyan bir umut ışığıyla yolunuzu bulacaksınız: “Emaneti taşıdığını bilen insan asla yıkılmaz. Her düşüş bir doğruluş, h

Evliliğe Yolculuk; evliliği bir varış değil, dönüşüm olarak gören uygulamalı bir rehber. Kırılgan başlangıçlardan güçlü bağlara uzanan bu kitap hem evliliğe hazırlanmanıza hem de evliyken eşinizle yeniden bağ kurmanıza destek olacak. Psikolojik danışmanlık esnasında biriken yüzlerce hikâyeden süzülen bu kitap sayesinde, maneviyatla bütünleşen bilimsel yaklaşımların eşliğinde evliliğe yeni bir pencere açacaksınız. Uzman çiftin kaleminden, dahasına tâlip çiftlerin kalbine…

Kudüs’ün gökyüzünde süzülen kuşlar, Filistin’in kadim topraklarında yankılanan umutların habercisi gibidir. Küçük Lina, bahçesindeki zeytin ağacının gölgesinde bir zeytin çekirdeği bulduğunda, bu topraklarda filizlenen her şeyin büyük bir anlam taşıdığını keşfeder. Felaketle sınanan bu filiz, tıpkı Lina gibi, köklerini toprağın derinlerine salıp hayata tutunur. Filistin’in derin acılarına ve direncine rağmen, bir zeytin ağacı gibi yeşeren umutlar asla solmaz. Bu tohum, yalnızca b

Bir mektup düşün… Mürekkebi gözyaşıyla, satırları kefaretle yazılmış. Her kelimesi bir suçun küllerinden, her nefesi bir aşkın yangınından doğmuş. Bir adamın parmaklıklar ardında Rabbine ve sevdiğine aynı anda yalvardığı, affı da aşkı da aynı secdede aradığı bir mektup bu. Ne varmak ister bir adrese ne de dönmek geldiği yere. Zamanın küllerine üflenmiş, sessizliğin en tenha köşesine sığınmış bir dua gibidir o. Her satırı bir tövbenin yankısı, her kelimesi yanmış bir kalbin küllerinden doğan cılız bir umutt

Bu çalışma, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kuruluş döneminde Mardin milletvekillerinin yasama ve denetim faaliyetlerini incelemektedir. Takrir, teklif, söz alma ve soru önergeleri üzerinden yapılan değerlendirmeler hem bölgesel sorunların meclise nasıl taşındığını hem de Mardin temsilcilerinin yeni Türkiye Devleti’nin şekillenmesindeki rollerini ortaya koymaktadır. İbrahim Bey’in sınır düzenlemeleri konusundaki duyarlılığı ve Mehmet Necip Bey’in Lozan görüşmelerindeki diplomatik tavrı, Mardin milletvekill