O an sanki dünya dönmeyi bırakmıştı. Kulağında korkunç bir uğultu varken nefes alamadığını düşündü. Artık ne o haydutların ne de çocuklarının çığırış seslerini duyuyordu. Haydutlardan biri, kırık pencereden tabancasının ucuyla Hamit'i dürttüğünde biraz kendine gelir gibi oldu ama kulağındaki uğultular hâlâ etkisini kaybetmemişti. Evet,
sanırım burası yolun sonu, sesimizi duyacak kimse de yok etrafta, demek ki vatana kavuşmak nasip değilmiş bizlere, demek ki bizim yazımız gurbet ellerde yaşamak, gurbet ellerde ölmekmiş. Kendi carımın hiçbir önemi yoktu şu an ama ya çocukları? Onlar daha küçücüktü. Bu adamlar çocukları sağ bırakırlar mıydı acaba? Düşüncesi bile kanım dondurmaya, tüylerini diken diken etmeye yetiyordu. Adamlar, Hamit'i arabadan çektikleri gibi bir yumruk indirdiler tam elmacık kemiğinin üzerine. Öyle bir yumruk atmışlardı ki soluğu kesilmişti hakikaten.