Tasavvuf tarihi, yalnızca erkek velîlerin adıyla değil; her çağda manevî terbiyeyi omuzlamış, mürşitlik makamını hakkıyla taşımış kadın sûfîlerle de örülüdür. Kadın, İslâm irfanında sadece anne ve eş kimliğiyle değil; aynı zamanda Hakk’ın sırlarının mazharı, velâyetin tecelligâhı ve manevî zincirin vazgeçilmez bir halkasıdır.
Yüce Peygamber’imizin aziz eşi Hz. Hatice ve mübarek kızı Hz. Fâtıma’dan Meşküre Sargut’a uzanan bu uzun yol, kadın velîlerin manevî irşad zincirinin hiç kopmadan günümüze kadar devam ettiğini ve kıyamete dek süreceğini göstermektedir. Onlar, hakikat yolunun rehberleri olarak, zamanın ruhuna uygun biçimde insanları Hakk’a çağırmış, gönüllere ilâhî ışığı taşımıştır.
Elinizdeki eser, 20. yüzyılda yaşamış Türk kadın sûfî Meşküre Sargut’un talebelerinin hatıraları ve yapılan sözlü tarih çalışmalarını bir araya getiriyor. Sadece bir sûfînin izlerini değil, aynı zamanda kadim bir geleneğin günümüzdeki yansımalarını ortaya koyuyor. Çünkü kadın velîler zinciri, Hakk’ın lütfuyla daima var olmuş, bugün de vardır ve yarın da var olmaya devam edecektir