Hayal kırıklığına uğramıştım. Fedakârlığın karşılığı bu olmamalıydı. Gidip o son yarım kurabiyeyi de yiyecektim. Hani şu hiç dokunamadığım, canı çeker de bulamayınca üzülür diye hep yedekte beklettiğim yarım kurabiye. Barışma hayalimiz. Son umut. Yiyecektim onu. Gününü görecekti Nermin. Daha tanımıyordu beni. Öfkelenince nasıl biri olduğumu bilmiyordu. Hep yumuşak tarafımı göstermiştim ona. Artık yeterdi. Tek hamlede ağzıma attım kurabiyeyi. İşte böyle bir adamdım ben!
Hayatı ummadığı yerden altüst olan isimsiz anlatıcı, yaşadıklarına anlam verebilmek için dilin ve zamanın imkânlarını zorluyor. Evlilik, çocuk ve gündelik yükümlülükler arasında yönünü bulmaya çalışırken, bildikleri yetmiyor ona. Olan biteni tanımlayıp anlamak için yeni kelimeler, yeni kavramlar icat etmeli. Böcekler İçin Dilbilgisi çıkıyor ortaya böylece. Mehmet Akif Yılmaz’dan dünyaya, dile ve aileye dair grotesk, ironik bir öykü…