Hz. Peygamber’in (s.a.s.) azatlı hizmetçisi Meymûne (r.a.): “Yâ Rasûlallah! Beyt-i Makdis’e gidip gitmeme hakkında bize ne buyurursunuz?” dedim. Allah Rasûlü: “Orası haşr ve dirilişin gerçekleşeceği yerdir. Gidin ve orada namaz kılın! Çünkü orada kılınan bir vakit namaz, başka yerde kılınan bin vakit namaz gibidir” buyurdu. Ben: “Peki oraya gidecek imkan bulamazsam ne dersiniz?” dedim. O: “Oraya aydınlanmada kullanılmak üzere zeytinyağı gönderirsin. Bunu yapan, oraya gitmiş gibi olur” buyurdu

Yüce Allah, yeryüzünü mükemmel hâle getirdikten sonra, orada hükümlerini uygulayıp, kendi adına iş görebilecek bir halife yaratmayı murat etmiş ve böylece Hz. Âdem’i varlıklar âlemine katmıştır. Onu akıl, ilim ve irade gibi birtakım özelliklerle donatmış; yaratılmasına karşı olumsuz tavır sergileyen ruhanî varlıklarla birlikte tabi tuttuğu imtihan sonunda üstünlüğünü kabul ettirmiştir. Böylesine bir imtiyaza sahip kılınan ilk insan ve kıyamete kadar teselsülen gelecek olan zürriyeti ile elest meclisinde All

İnsan, yaratılışı ve icra edeceği halifelik fonksiyonu itibariyle eşsiz bir varlıtır. Bundan daha ötesi olmadığına göre, kendisini bu dereceden aşağılara çekecek herhangi bir yanıltıcı çağrıya kulak vermeyip istikrar çizgisini sürdürmesi gerekir. Halbuki onun tarihî süreç içerisinde hâl ve gidişatının grafiğine bakılıdığında, zaman zaman diğer varlıklara karşı üstülük arz eden fonksiyonlarını dondurup, şuursuzca toplumun akıntısına kürek çekerek taassubî bir taklit anlayışı içinde bocaladığı görülmektedir.

...Sen artık onlar gibi görünecek Ve onlar gibi hareket edeceksin. Çok dikkat etmeli Ve asla deşifre olmamalısın. Gitmeden evvel söylemek istediğin Son bir şey var mı? dediğinde, İçeride bir sessizlik oluşmuş Ve O'da günlerdir zihnini kurcalayan O soruyu O'na sormaya karar vermişti... "Peki, Ya beni fark ederlerse?"

“Vakit gece yarısıydı. Bütün hazırlıkları tamamdı. Hedefine en iyi şekilde odaklanmıştı. İşin sonunda da mutlu sona ulaşmak istiyordu. Hata yapmayı kendisine yasaklamıştı. Yapacağı işleri kusursuz bir şekilde yapmayı planlamıştı. Hedefindeki kişinin durumuna göre hareket edecek ve onun hayatını kabusa çevirecekti. Planını devreye sokmak için elindeki malzemelere son kez göz attı. Çevresini iyice gözlemledikten sonra da saatini kontrol etti. Kapüşonlu montunun fermuarını çekti ve zamanın geldiğini düşünü

Hamd, otoritesini hiçbir şahısta bulundurmayan, yaratan, yaşatan, yöneten, öldüren, dirilten, hesaba çeken ve alemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur. Salat O'nun yüce Peygamberine… Sevgili öğretmenimize... Selam O yüce Peygamberin ehli beytine, ashabına, O'nun izinde yürüyüp O'nun yolunda ölenlerin üzerine olsun. İslam'ı şiar edinen bir gençlik muhakkak İslami bir profile bürünmeli ve İslam'ın emrettiği gibi yaşamalıdır. Kardeşlerimize çıra tutma temennisiyle oluşturduğumuz bu kitap kaynak olarak yüce kitab

Türkiye’nin Mülteci Sorununa Yaklaşımı ve Dış Politikaya Etkileri Kısa Özet Türkiye coğrafi konumu itibarıyle Orta Doğuda son derece kritik bir öneme sahiptir. Bu bağlamda Türkiye’nin etrafındaki ülkelerin durumuna bakıldığında gerek siyasi gerekse ekonomik olarak istikrarsız bir görünümde olması ve aynı zamanda da Afrika-Asya-Avrupa geçiş koridorunda bulunması nedeniyle sık sık mülteci sorunlarıyla karşılaşması kaçınılmaz bir durumdur. Bu bölgede siyasi ve ekonomik problemler çözüme kavuşturulmadığı müddet

Bu çalışmanın benzerlerinden farkı Resulullah’ı (SAV) Sireti ve Sünneti ile günümüze taşıyarak O’nu güncelleştirmek ve O’nun mesajını günümüze taşıma sorumluluğunun hissettirilmeye çalışılması gayretidir. Zira Muhammed Aleyhisselam’ın (SAV) son elçi olması bunu gerektiriyor ki bu Müslüman olmanın temel vasfıdır. Evet! Resulullah’ın (SAV) Sünnet’ini bu açıdan, yani onunla yaşama sorumluluğu açısından incelemek ve davranışlarımızı, hayatımızı bu esasa dayandırmak zorundayız. Öyle ki olması gereken ideallerimi

Kendini yetiştirme, dinini yaşama ve yaşatma gayretinde olan, öğrendiklerini paylaşmaktan mutluluk duyan, alanında ehil bir grup hanım kardeşimizin çalışmalarının ürünü olan kitabımızı; temel dini bilgileri soru-cevap şeklinde zorlanmadan ve sıkılmadan öğrenmek isteyen herkesin istifadesine sunmaktan memnuniyet duyarız. “İlim talep etmek/öğrenmek her Müslümana farzdır.” (İbn Mace, Mukaddime, 17) hadis-i şerifini düstur edinerek çıktığımız yolda bizi bu hayra vesile kılan Allah'a (subhanehu ve teala) hamd ol

Çayları aldı ve oturdu. Aklına, özellikle son zamanlarda sıklıkla takılan ve bir türlü cevap bulamadığı bir soru geldi ve ilk kez hayat tecrübesi olan birine sormak istedi: -Yahu amca bir şey soracağım. -Tabi evlat buyur. -Diyorum ki, acaba insanlar dünyaya sırf böyle sabah işe gitmek, akşam eve dönmek, yemek, içmek, yatmak, evlenmek, çoluk çocuk sahibi olmak ve sonra da bir şekilde ölmek için mi geldiler?

Çalışan kadın, bak! Evine, ailene ve üstünde eğrelti duran, eline tutuşturulan, fıtratınla bağdaşmayan kimliğine bak! Senin emektar ellerinle çalıştırılan fabrikanın makinaları, ofisin bilgisayarları... Sen orada, harcadığın bütün emek ve eforunu; evde aynı performans ve güler yüzle harcayabilecek misin? Üşenmeden gittiğin kuaför salonlarında, üşenerek çocuğun için yapmadığın tüm çabaları bir çırpıda kazanca çevirebilecek misin? Eline aldığın ekonomik özgürlük ile neleri bıraktın ellerinden? Sen değil misin

Hac ibadeti baştan sona semboller geçidi olmanın yanında, özünde tevhit ve ahlak eğitimini de barındırmaktadır. Bu da her sene evrensel düzeyde yapılan bu kongrenin, niçin yapılmakta olduğu şuurunu kazandırmaktadır. Aynı zamanda Peygamber (s.a.v) ve ashabının yaşadığı mekânları görme, yaşadıkları yerleri gezip dolaşma, kabirlerini ziyaret etme, vahyin hayatı şekillendiren bir yaşayış biçimine dönüştüğü kutsal mekânların havasını teneffüs etme hazzını da yaşatmaktadır. Bu bakımdan her müslümanın hasretini çe

Sana vahyedilen Kitabı oku ve namazı kıl. Muhakkak ki namaz hayasızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah'ı anmak elbette en büyük ibadettir. Allah yaptıklarınızı bilir." (Ankebut 45) Allah Teâlâ'dan gelen vahyin içeriğini bilmeden, bir kayadan geri dönen yankılanma hâli ile ezbersel tekrarlarla okuyor olmamız bizi gerçek bir okuyucu yapmaya yetecek midir? Namazlarımızda hangi metini okuduğumuzda hangi biatımızı tazelediğimizi, hangi eylemde nasıl bir ahde imza attığımızı bilmeden bizi kötülükten ve hayâsızlı

"Rabbimiz Allah'tır" deyip, sonra da doğrulukta devam edenlere gelince, onların üzerine melekler iner ve derler ki: "Korkmayın, üzülmeyin, size vaad edilen cennetle sevinin." "Biz dünya hayatında da, ahirette de sizin dostlarınızız. Cennette sizin için canınızın çektiği ve istediğiniz her şey vardır." Bunlar çok bağışlayıcı ve çok merhametli olan Allah tarafından bir ağırlamadır. Allah'a davet eden, salih amel işleyen ve: "Ben gerçekten müslümanlardanım" diyen kimseden daha güzel sözlü kim olabilir? Hem iyi

Bu kitabı yazmamızdaki gaye; Yüce Kur'ân ve sahih Sünnet'e dönmek, Kur'ân ve Sünnet'i bu ümmetin selefinin (sahâbe - tabiûn- etbâu't - tabiîn) anladıkları ölçüde anlamak, hayatın her sahasına Kur'ân ve Sünnet'i hâkim kılmak...Bu konuda Allah Teâlâ'nın şu âyeti bize yol göstermektedir: "Hidâyet kendisine tebliğ edildikten sonra kim Rasûle karşı çıkar, mü'minlerin yolundan başka bir yola saparsa, onu seçmiş olduğu yolda bırakır, cehenneme atarız. O, ne kötü bir düşüştür." (en-Nisâ', 115) Müslümanların hayatın

"Kadınlar ümmetin "yarı"sıdır. Bilakis kadın ümmet hayatında son derece büyük öneme sahip ikinci "yarım"dır. Çünkü o, neslin oluşumunda ve eğitiminde ilk öğretmendir. Ümmetin geleceği ve gidişatı, çocuğun annesinden alacağı bu ilk bilgilere dayanır. Yine kadın, ilk etki eden olmasından başka çocuğun gençlik ve olgunluk dönemlerinde de aynı etkiye sahiptir." (Müslüman Kadın, Hasan el Benna, s:20)

"Beni zikredin (anın, hatırlayın) ki; ben de sizi zikredeyim (anayım, hatırlayayım). Bana şükredin, nankörlük etmeyin." Bakara: 152

Yüce Allah, insanı varlıklar âleminin efendisi olarak yaratmış ve ona özel bir değer vermiştir. Onun dünya hayatındaki yolculuğu esnasında yalpalamasına razı olmamış ve rahmeti gereği iki cihanda huzur ve saadet içinde yaşayabilmesi için sürekli yol göstermiştir. Sünnetullah kabilinden devam edip gelen bu kılavuzluklar, Hz. Muhammed (s.a.v) ve onun diliyle son defa evrensel boyutta Kur'an-ı Kerim ile tekrarlamıştır. Tarihî süreç içinde yapılagelen çağrılarda olduğu gibi bu son davete kulak verip iman edenle

Elinizdeki kitapta, "Hadisleri inkâr fitnesi ne zaman başladı?" "Hadisleri kimler, niçin inkâr ediyor?" "Hadisleri inkâr edenlerin gayeleri nelerdir?" sorularına ilim ehli ve samimi bir Medrese Âlimi tarafından cevap verilmiştir. İncelediğiniz bu kitapta, Müslüman olduğunu iddia ettikleri halde Allah Rasulü'nün (s.a.v.), yukarıda zikrettiğimiz yetkilerini hazmedemeyip onun getirdiği birtakım hükümleri. Kur'ân'a aykırı yaftasıyla reddedenlere, Ehl-i Sünnet menheci üzere, güçlü ispatlar getirilmiştir. Allah R