Sonucu Daralt
Kategori
Yayıncı Kategori
Etiketler
Yayıncı
(x)Şule Yayınları
Fiyat Aralığı
Eser Sahibi
Sıralama : Göster :
Toplam 550 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
Kitâbu’l-Hamkâ ve’l Mugaffelîn (Ahmak ve Dalgınlar Kitabı), ahmak ve dalgın insanların komik hikâyelerini anlatarak aptallığı hicveden bir eserdir. İbnü’l-Cevzî gibi ilmin pek çok dalında önemli eserler vermiş bir âlimin, bir fıkra kitabı yazmış olması, eski âlimlerin ilim halkalarında fıkra ve kıssalarla öğrencilerini dinlendirme geleneğinin bir parçası olarak kabul edilebilir.İbnü’l-Cevzî kitabında akıllı insanların bile ahmakça davranışlar sergileyebileceğini ortaya koymaya çalışmış, yöneticiler, hakimle
150 TL.
Değişen bir şey yok. Hiç yok. Sadece şekil değişiyor. Biçim. Biçem. İlk insandan bugüne hep var. Değişmedi. Ama yapılan yer, mağara duvarından tuvale geçti. Renk değişti, fırça değişti, malzeme değişti. Edebiyat tarihçisi bunun için tarihini eserlerin içeriği üzerine değil biçimi üzerine kurar. Evlilik, yemek, barınmak, çocuk sahibi olmak… Bunlar değişmiyor. İlk insanın psikolojisi ile bugünkü arasında fark yok. Onların çektiği de üzüntü, bizim çektiğimiz de. Ama dile getirişlerimiz başka. O, değişmiş.Necat
270 TL.
Bir yandan din belirli bir alana kapatılarak hayatın dışına çıkarılırken öte yandan aynı ayrım temelini tek tanrıcılıktan ve Hz. Musa’ya verilen on emirden alan yasa koyucu modern devlete yol açacaktır. Modern devlet öncelikle ulus devlettir. Modern ulus devlet ise bireyciliğin toplumsal örgütlenmedeki karşılığıdır. Nasıl ki birey, soyut insan kavramının tekil örneği olarak değil, kendisini öteki üzerinden kuran benzersiz bir bütün olarak algılanıyorsa, ulus da bir ümmetin parçalarından biri olarak değil, f
120 TL.
Bir arzuhâlciyim ben. İstek ve şikâyet yazarım. Hiç tanımadığım insanların bitmek bilmeyen dileklerini ve arzularını. Yazmadan önce dinlerim, dinlerim, dinlerim. Muhatap değil, aracıyım. Ama ben, insanım her şeyden önce. Sızlanmalara ve yakınmalara maruz kulaklarım bin türlü sesle dolu. Bin türlü uğultuyla. Biz buraya sığamıyoruz diyor isyanla beslenmiş, arzuyla yoğrulmuş lavlar. Fokurduyorlar ve kulaklarım çınlıyor. Volkan ne zaman patlayacak? Hazne nasıl boşalacak? Yazarak! Bir arzuhâlciyim ben, istek ve
110 TL.
"Okullaştırma, eğitimle aynı anlama mı gelmektedir? Kesinlikle hayır. Herkes gün be gün bir şeyler öğrenmektedir. Dürüst olmak gerekirse, çoğumuz, yaşamımızda okullaşmanın direk ve derin bir etkiden son derece yoksun olduğunu görürüz. Bu durumda iki soru ortaya çıkmaktadır: Her toplumda okullaşmaya bu derece büyük bir önem ve prestij kazandıran nedir? Eğitimin işlevi bir şüphe içeriyorsa, okullaşma gerçekte ne anlama gelmektedir? Ivan Illich, bu eserinde okulun, statükonun korunmasına vesile olan araçlardan
90 TL.
Koca duvarlar ardında sonsuz eğlenceler, mütemadiyen süren zevküsefalar içinde yaşadığımız sanılmasın; Payitaht’ın yılankavi sokaklarında koşturan çocuklar, kahvede nargile fokurdatan keyif ehli, her gün denize ağ atan balıkçı hatta bir hamamın külhanında kıvrılıp uyuyan kopuk taifesi bile bizden huzurludur. Bu kafes, nam-ı diğer şimşirlik dairesinde kavanoz içindeki reçele bakıp ulaşamayan sinekler gibiyiz. Bazen, keşke padişahlığa namzet bir şehzade değil de bir derviş olarak yaşasaydım derim. Cellada ver
80 TL.
Kelimelerimi seçiyor sonra eliyordum tahammülün yok Kısa konuşmalı ev hanımları. Saçlarımı kestirdim, hata olmasın uzattım aklımı Ağır poşetler taşıdım, güçlüyüm dedim kendime Zaten kurumaktaydı çiçekler, su verip büyütmedim Oldukça tozluydu kitaplar, temizlemedim istediğin gibi Sen söyle diye eksik bıraktım tuzunu yemeğin Kış geldi beslemedim kuşları, sakladım merhametimi
90 TL.
Annem hem hevesli hem tedirgin bir kadın. Kukumav kuşu gibi düşünüp durmamdan yıllardır rahatsız. Çekiyor, itiyor, asılıp sündürüyor beni hayata dâhil etmek için. Bugün, yanımdaki koltuğa gelip teklifsizce oturdu. Hayır, bugün değildi, dündü. Belki de daha önce gelip oturdu. Belki de annem yanı başımdaki koltukta yıllardır oturuyordu da ben yeni fark ettim. Annemim Çiçekli Cepleri, boşanan, arafta kalan, tedirgin kahramanların ceplerini karıştırıyor birer birer. Sade ve sahici öykülerle eşya ve insan arasın
100 TL.
Hoca Adapazarı’nda bulunduğu günlerde, şehrin girişinde bulunan TEK Misafirhanesi’nde kalırdı. Misafirhanenin lobisinde hocamız ve katılan arkadaşlarla haftada bir iki gün, akşamları üç-dört saat sohbet etme imkânımız oldu. Bu sohbetler “İstanbullu Hoca”nın tek partili dönemde geçen çocukluk ve gençlik devresine, İnönülü ve Menderesli yıllara, Fener ve Balat hatıralarına, Çapa’daki Yüksek Öğretmen Okulu günlerine, unutamadığı hocalarına, Tanpınar ve Kaplan’la tanışmalarına, arkadaş çevresine, Erzurum’a gidi
200 TL.
Dünya yüzeyinde mazlum kanının akmasına sessiz kalamayan, taş’kın bir ırmak gibi çağlayan şair. Sözünü kınından çekiyor, en azından bir şey söyleyebilmiş olmak; sözle, elle, dille bir şeyleri değiştirmek için. Dön de bak kan neler yapıyor? Nasıl tutuyor sabrın sicil kaydını? Mirasyedi benlikler çözebilir mi Fecrin görkemli tebessümünü? Şiirlerin gırtlağını sıkabilirsiniz ancak Kalpleri yerinden edemezsiniz! Dön de bak kan neler yapıyor? Ayrıca kuşlar da kaderle uçmaktadır…
90 TL.
"... Puisque cela est ainsi, nous devons connaître le Saint Coran. Pour connaître le Coran, nous avons besoin d’une réponse claire et compréhensible à la question : « Qu’est-ce que le Coran ?» dans le cadre de la recherche de sens menée par l’être humain. Comment est-ce que le Coran peut donner une réponse à la recherche du sens de la vie ? Quel est le chemin pour atteindre les sources de compréhension du Coran ? Par le biais de cette étude, nous avons tenté de fournir une réponse à la question : « Qu’es
80 TL.
İlk yazdığı harf A olmalı. Ali’nin A’sı. Varsın sıra sandalye olmasın sınıfta. Toprağa yazmayı öğrenmeli, topraktan yazmayı, toprakla yazmayı. Parmağıyla yazmayı. Şairler nereye dokunsalar parmaklarıyla oraya yazılabilir. Havaya bile. Toprağa ve havaya. Denize ve kuma. Kuma ve güneşe. Şair parmak kaldırmışsa dünya titremelidir. Şairler, varoluşun sırrına kayıtsız kalamayanlardır. Alışkanlığın perdelediği gözlere benzemez gözleri, “ayrıksı” bakarlar. A. Ali Ural, Türkçenin lezzetini, anlatının gücünü ve şai
260 TL.
Rüzgârı kokladı. Yüzüne kır çiçekleri dökülür gibi oldu. Hızır’la karşılaşmak için mükemmel bir gündü. Üç vakte kadar Kudüs’te olacaktı. Kilometrelerce yol gidecekti. Dağlar, denizler aşacaktı. Dünyanın en mutlu insanı içinde gizli bir gurur hissetti. Bir Musa bir de oydu. Musa’dan sonra o. Yeryüzünde Hızır’ın peşine düşen başkası var mıydı? Yoktu. Kimse onu aramaya çıkmamıştı. Neden? Çünkü insanlar her şeye yarım yamalak inanıyordu. İnsanoğlu, modernitenin parıltılı vaatlerine kandıkça kadim hikâyelerine y
80 TL.
Kırk arkadaş bir sonraki ayın on dördüncü sabahı türbeye gelmeden yola koyulduk. Niksar’ı terk edip giderken arkamıza bakmadık. Talazan Köprüsü’nden geçip sırayla o taşı aşan yok oluyordu bir sis gibi. En son ben de geçince Kırk Kızlar bizi karşıladı. İşte o an yüzü yazmayla örtülü kızı gördüm. Elimden tutup götürdü. Sabri Gümüş’ün fantastik dünyası efsane-kurmaca sarkacında kalabalık bir cümbüş. Geçmiş ve kader arasında savrulan kahramanlar ne olduğunu anlamaya çalışırken, gerçeğin az üstündeki sirk s
100 TL.
Kahramana ait değerler dünyanın ufkundan çekilirken, kazanç dünyasının kavramlarından yeni ve cesur bir dünya imal edildi. Modern insanın doğayı denetleyerek tüm varlığı sömürgeleştirmesi, böylece bir yeryüzü cenneti kurma ideali, kadim dünyanın yegâne iletişim biçimi olan sözü de yerinden etti. Sözün yerini gösteri (göz) etkinliği aldı. Sözün/şiirin, dolaysıyla şairin, belirleyici bir konumda olmamasının nedeni tehlikeden riske, kahramandan girişimciye, sözden gösteriye uzanan bu tarihî kesitte aranmalı. A
110 TL.
Yeryüzünde önemli bir nokta sürekli sarsıntı geçiriyormuş gibiydi. Ekrandaki görüntü de hızla soluk alıp vererek sanki yeryüzünün o noktasıyla aynı tempoda sarsılmaya devam ediyordu. İnsanın can çekişmesi denilen hakikat galiba böyle bir şey olmalıydı. Bir süre daha sesi dikkatle dinledim ve çırpınışını izledim ekrandaki görüntünün. Sanki benim kalbim de soluk alıp veren çarpıntıya eşlik ediyor gibi çarpıyordu. Birden ekran karardı ve görüntü kayboldu. Aynı anda ayağa kalktım ve ekrana doğru hızla yürüdüm.
150 TL.
Orada üçüncü bir adam daha vardı. Ne kadar zamandır oradaydı, konuşulanların ne kadarını duymuştu, hiçbiri bilmiyordu. Üç kişiden oluşan bu küçük gruptan uzak bir köşede duvara yaslanarak yere çömelmişti. Yılana benzeyen gövdesi tekinsiz bir sessizlik içindeydi; yumruk yaptığı sağ elindeki damarların seğirmesini saymazsak hareketsizdi. Kare şeklindeki bir kutu ve üzerindeki siyah örtü onu kurnazca sahneden gizliyordu. Bu dramanın her perdesini gözlerini bir an bile ayırmadan pürdikkat seyretmişti, artık müd
150 TL.
“Canavar gözlerini yummuştu. İnsan nazarının tesirli olduğuna dair o eski inanış doğru muydu yoksa hayvanın uykusu mu gelmişti bilmiyorum ama bana saldırmak şöyle dursun, yumuşak tüylü siyah kafasını kocaman pençelerinin arasına alıp uykuya dalmış gibi görünüyordu. Onu uyandırıp tekrar vahşi hayata döndürürüm korkusuyla hiç kıpırdamadan öylece dikildim. O şeytani gözleri artık üzerimde hissetmediğim için daha berrak düşünebiliyordum. Beni bu tuzağa düşüren o hain düzenbazın söyledikleri bir yana, sezgilerim
150 TL.
İnsan yeni kıyafet giyince değişiyor. Köylüler süslendiğinde tarlada birlikte çalıştığın kişilere benzemiyorlar. Ben de o gün türkü söyleyip saz çalan erkekleri, avluda kollarını birbirlerinin omuzlarına atarak halay çeken delikanlıları, gülerken ağızlarını kapatan kadınları yeniden tanımıştım. Heyecandan yüzüm yanıyordu. Yaşam bana, az evvel tandırdan çıkmış ekmek gibi sıcak ve yumuşak görünmüştü. Sonra yağmurlar başladı, sonra selde taşlar yuvarlandı. Sonra felaket oldu. Annemle kız kardeşim ölümümün ardı
130 TL.
Ben âşığın ömrünü ikiye ayırıyorum kırkından öncesi kırkından sonrası. Kırkından öncesini kâle almayanlar bilsin ki köksüz fide olmaz. Say ki toprağa bir tohum atıldı, filizlenip topraktan başını çıkarmadığı sürece onu yok sayar, toprağını çiğner geçerler, boy verecek palazlanacak ki onu bir şeye tutsunlar. Veysel’in tohumdan farkı ne, yok bence. Tohum toprağını sevmezse toprak tohuma sarılmaz, kökü cılız fideden bir halt çıkmaz, sel, yağmur, rüzgâr savurur atar. Âşık öyle toprak meraklısı ki sök sökebilirs
150 TL.
Sıralama : Göster :
Toplam 550 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1