Ludwig çok küçük yaştan beri kendini sanata kaptırmıştı.
Eserlerle, eserler için yaşıyordu, başka bir şey için değil.
Onlara bakmak, sadece bakmak bile onun temel besin
kaynağı idi. En başta da tablolar, tuvaller ve panolar. Ludwig
dünyayı ve sakinlerini hiç umursamıyordu. O sadece sanatı
seviyordu, sadece sanatı görüyordu, arkasındaki insanları
değil. Bu arada sanatçılar paçayı kurtarırlarsa ne âlâ. İnsanlık
onu ilgilendirmiyordu, o sadece insanlığın yarattığı şeyleri
görmek istiyordu.
Askerlikten haz etmese de Nazi dönemi Alman ordusunda
görev yapan Ludwig'in Hitler için sanat eserleri toplayan bir kuruluşa (ERR) kapağı atmasıyla hayalleri gerçek olur.
Nazilerin hedefinde ise sanatın başkenti Paris vardır.
Manuel Benguigui
kahramanlarına nazire yaparcasına hayatındaki boşluğu bir
şeylerle doldur(ama)maya çalışan Ludwig'in tuhaf hikâyesini
anlatıyor.